Finansal Yönetime Dair

Alacak ve Borç Senetlerinde Reeskont Uygulaması

Vergi yasaları açısından iktisadi işletmelerde kazanç tespit edilirken, Vergi Usul Kanunu’nun 281 ve 285. Maddeleri hükümleri uyarınca, değerleme günü itibariyle vadesi gelmemiş olan senede bağlı alacak ve borçlar reeskonta tabi tutularak değerleme gününün kıymetine icra olunabilmektedir.

Alacak senetleri için reeskont ayrılması, reeskont tutarı kadar gider kaydı, borç senetleri için reeskont ayrılması, reeskont tutarı kadar gelir kaydı yapılması anlamına gelmektedir.

Alacak senetleri için reeskont ayrılması zorunlu olmayıp, ihtiyaridir. Başka bir deyişle; işletme yönetiminin tercihine bağlı olarak isteğe bağlı olarak ayrılabilir veya ayrılmaz. Ancak alacak senetleri için reeskont ayrılması tercih edilirse, borç senetleri içinde reeskont ayrılması zorunludur.

Öte yandan, banka ve bankerler ile sigorta şirketleri açısından reeskont ayrılması zorunludur. Bunlar reeskont hesaplamalarında ya Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası’nın resmi iskonto oranını ya da kendi muamellerinde uyguladıkları faiz oranını kullanacaklardır.

https://www.tcmb.gov.tr/wps/wcm/connect/TR/TCMB+TR/Main+Menu/Temel+Faaliyetler/Para+Politikasi/Reeskont+ve+Avans+Faiz+Oranlari

Banka ve bankerler ile sigorta şirketleri dışında kalanlarda ise eğer senetler üzerinde faiz oranı belirtilmişse bu oran, belirtilmemişse TCMB resmi iskonto oranı reeskont hesaplamalarında esas alınmaktadır.

Senette faiz oranı belirtilmemişse, 238 seri no’lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğ’inde belirtildiği üzere; söz konusu hesaplamada esas alınması gereken faiz oranı, TCMB kısa vadeli reeskont işlemlerinde uygulanan faiz oranı değil, kısa vadeli avans işlemlerinde uygulanan faiz oranı olmalı ve senedin değerleme günündeki kıymeti belirlenirken iç iskonto yöntemi uygulanmalıdır.

Öte yandan, 30 Nisan 2013 tarihinde yayımlanan 64 Seri Nolu VUK Sirküleri ile ileri düzenleme tarihli çeklerin değerleme gününde vadesi gelmemiş senede bağlı alacak ve borçlar için uygulanması öngörülen reeskont uygulamasından yararlanmasının mümkün bulunduğu açıklanmıştır. Dolayısıyla ileri düzenleme tarihi taşıyan (vadeli) çekler reeskonta tabi tutularak değerleme günü kıymetine irca olunabilir.

Hesap dönemi sonu itibariyle senede bağlı borç ve alacakların değerleme gününde haiz olacakları reeskont tutarları aşağıdaki formüle göre bulunacaktır.

F=A –(A x 360)
360 + (M x t)

Formülde:

F= İskonto tutarı (Reeskont Tutarı)

A= Senedin nominal değeri

M= Faiz Oranı

t= Vade değerini ifade etmektedir.

2 Ocak 2022 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan TCMB Tebliği ile kısa vadeli avans işlemlerinde uygulanacak faiz oranı yıllık %15,75 olarak belirlenmiştir. Dolayısıyla, gerek 31 Aralık 2021 tarihi itibariyle gerekse daha sonraki hesap dönemi sonlarında (reeskont oranı TCMB tarafından değiştirilene kadar) yapılacak alacak ve borç senetleri değerlemelerinde reeskont tutarı hesaplanırken senedin üzerinde faiz nispeti belirlenmemişse, %15,75 oranı esas alınacaktır.

Döviz üzerinden bir bedelle düzenlenmiş senetlerde reeskont hesaplaması dövizli bedel üzerinden yapılmalı, reeskont tutarı hesaplandıktan sonra Maliye Bakanlığı’nca belirlenen değerleme kuru üzerinden reeskont tutarının TL’ye çevrilme işlemi yapılmalıdır. Senet üzerinden herhangi bir faiz oranı yer almaması halinde değerleme gününde geçerli olan Londra Bankalar Arası Faiz Oranı (London Inter Bank Offer Rate – LIBOR) esas alınmalıdır.

Konu TMS lere göre değerlendirildiğinde;

Öncelikle Vergi Usul Kanunu’na göre reeskont uygulaması ile Türkiye Muhasebe Standart Setlerinde belirtilen itfa edilmiş maliyet değeri ile değerlendirilmesinin birbirinden farklı uygulamalar olduğunu;

  • VUK’a göre reeskont ayırmanın vadesi gelmemiş olan senede bağlı alacak ve borçların değerleme günü itibariyle değerine indirmek anlamına geldiğini
  • TMS’ye göre (TFRS itfa edilmiş maliyet – BOBI FRS itfa edilmiş değer) itfa edilmiş maliyet değeri ile değerlenmenin finansal varlık ve yükümlülükler içerisinde değerlendirilen alacak ve borçlara dair bir değerleme yöntemi olduğunu belirtmekte fayda var.

Bu sebeple vade farkı ve borçlanma maliyetlerinin ayrıştırılmasında itfa edilmiş maliyet değeri ile değerlerken aynı zamanda hasılat içerisinde vade farkı (TFRS 15 Müşteri Sözleşmelerin Hasılat standardı önemli bir finansman unsuru (financing component)) ile stokların (TMS 23 Borçlanma Maliyetleri – özellikli varlık(qualifying asset) değilse) elde edilmesinde borçlanma maliyetleri ile birlikte düşünmemiz gerekir.

TFRS’ye göre

TFRS 15 para 63’e göre “Kolaylaştırıcı bir uygulama olarak işletme, sözleşmenin başlangıcında, müşteriye taahhüt ettiği mal veya hizmetin devir tarihi ile müşterinin bu mal veya hizmetin bedelini ödediği tarih arasında geçen sürenin bir yıl veya daha az olacağını öngörmesi durumunda, taahhüt edilen bedelde önemli bir finansman bileşeninin etkisi için düzeltme yapmak zorunda değildir.”

Yukarıdaki standart maddesine istinaden edim yükümlülüğünün sağlandığı, yani mal veya hizmetin transfer edildiği an ile ilgili mal veya hizmete ilişkin alacağın tahsil edilme anı arasındaki süre bir yıldan az ise, standart ticari alacak ve satışlardaki finansman bileşeninin düzeltilmeyebileceği yönünde bir kolaylaştırıcı uygulama getirmiştir. Dolayısıyla, bu kolaylaştırıcı uygulamadan faydalanan şirketler ticari alacaklarının içerisinde bulunan vade farkı gelirlerini ve satışlardaki finansman bileşenini ayırmamayı seçebilirler.

Ancak ticari borçlar, TFRS 9’a göre “finansal yükümlülük” olarak değerlendirilmekte ve itfa edilmiş maliyetinden ölçülmektedir. Dolayısıyla, ticari alacaklar ve hasılat için geçerli olan önemli finansman bileşeni ve ilgili kolaylaştırılmış uygulama, ticari borçlar ve satılan malın maliyeti için geçerli değildir.

BOBI FRS’ye göre

Hasılata ilişkin bölüm 5 paragraf 9 Hasılat bedelinin, bir yıl veya daha kısa sürede tahsil edilmesinin öngörülmesi durumunda hasılat, vade farkı ayrıştırması yapılmaksızın doğrudan tahsil edilen veya edilmesi beklenen bedel üzerinden ölçülür. Bu bedelin, bir yıldan daha uzun bir vadede tahsil edilmesinin öngörülmesi durumunda ise hasılat, işlemdeki vade farkı ayrıştırılarak ilgili mal veya hizmetin peşin bedeli üzerinden ölçülür. “Finansal Araçlar ve Özkaynaklar” bölümünün 9.14 – 9.19 paragrafları uyarınca etkin faiz yöntemine göre hesaplanan vade farkı tutarı faiz geliri olarak muhasebeleştirilir.

Stoklara ilişkin 6 bölüm paragraf 8; bir yıl veya daha kısa vadeli bir ödeme karşılığında satın alınan stoklar, vade farkı ayrıştırılmaksızın, ödenen veya ödenmesi beklenen nakit tutar üzerinden ölçülür. Bir yıldan uzun vadeli bir ödeme karşılığında satın alınan stoklar ise, vade farkı ayrıştırılarak peşin fiyat üzerinden (diğer bir ifadeyle işletme peşin ödeme yapmış olsaydı ödeyeceği fiyat üzerinden) ölçülür. Bu kapsamda bir stokun bir yıldan daha uzun vadeli bir ödeme karşılığında satın alınması durumunda vade farkı tutarı, “Finansal Araçlar ve Özkaynaklar” bölümünün 9.14 – 9.19 paragrafları uyarınca etkin faiz yöntemine göre hesaplanarak, faiz gideri olarak muhasebeleştirilir.

Paragrafları ile bir yıldan kısa vadeli alış ve satışların vade farkının ayrıştırılmadan muhasebeleştirilmesi gerektiği konusunu açıkça belirtmektedir.

Dökümanlar

This is some text inside of a div block.
İndir
This is some text inside of a div block.
İndir
Managing Director

Mert Yaya alanında 12 yılı aşkın deneyime sahip bir denetim ve muhasebe uzmanıdır. EY ve Deloitte gibi üst düzey firmalarda çalışmış ve çeşitli denetim, raporlama ve risk danışmanlığı projelerine liderlik etmiş ve yönetmiştir. Ankara Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası üyesidir ve Sermaye Piyasası Kurulu'ndan çeşitli sertifikalara sahiptir. Yeni muhasebe standartlarına uyum, GAAP dönüşümleri ve finansal tablo hazırlama konularında uzmanlığa sahip olan Mert Yaya  ayrıca müşterilere ve personele eğitimler vermiştir.